Virüs bedenimizde mi yoksa aklımızda mı? – 2

Musibet ile ilgili düşüncelerimizi konuşmaya devam ediyoruz.

Vaka sayısı bir iki haftada bayağı katlanarak arttı. Ortalıkta ünlü isimlerin de olduğu kişilerin de hastalık kaptığı söylenmeye başladı. Ve herkesin evlerinde oturması ve çok mecbur olmadıkça dışarı çıkmaması isteniyor. İnsanların önlem adına bu kadar geniş ve koordine çalışmaları, beni hayrete düşürüyor.. demekki istenirse yapılabiliyormuş herşey… en vazgeçilmez özgürlükler bile kısıtlanabiliyormuş!

Bu virüs bizim aklımızdaki ve kalbimizdeki virüsleri açığa çıkardı dedim ya, içini deştikçe yani üzerinde düşündükçe neler neler çıkıyor… Üzüntü ve hayretle (bazen öfkeyle karışık -ki bu caiz değil) izliyorum;

Cemaatle namazı kılamamayı artık içselleştirmekten, Cuma’yı kılamamaktan ve ben dahil herkesin buna vurdumduymaz olmasından… Etrafımdakilerden, yakın çevremden namaza olan ilgisizlikten… Mesajlaşma gruplarında geçen muhabbetlerin ve uyarıların içeriğinden…

Kalplerin dünyaya bu kadar bağlı olduğunu görmekten… ahireti apaçık bir şekilde yok saymalarından… duanın gücüne inancın zayıf olmasından… zor zamanda bile hala Allah’ın hatırlanmamasından… Allah’ı sadece ceza veren güç makamı olarak görmelerinden..!

Olayın Allah’tan gelen bir musibet olduğu algısını kaybetmeyince bu hastalık salgınının; Allah’ın bizi toplu olarak birarada görmek istememesi, huzurunda ve Beyt’inde görmek istememesi olarak okumak çok zor olmasa gerek..

Bu salgın bizlere:

  • Güçsüzlüğümüzü ve çaresizliğimizi hatırlattı: O kadar teknolojiye ve güce sahip olduğunu düşünen insanoğlunun ve diğer görünmeyenlerin ne kadar da zayıf ve aciz oldukları görüldü.
  • Ailemizi hatırlamamız gerektiğini gösterdi. Telefon, oyun/eğlence ve heva heves deryalarında dolaşırken evi bir otel gibi kullanmayı bırakıp karşılıklı sevgi saygı ve rahmetin merkezi olan bir alan yapmamız gerektiğini anladık.
  • Evlerimizi namazgah etmemiz gerektiği, ölülerin yaşadığı bir alan değil manevi olarak canlı ve ruhu olan bir mekan / huzur ve başarı mekanı haline getirmemiz gerektiğini anladık.
  • Camileri eğer daha önceden coşkuyla doldursaydık, bu coşkumuzu ve isteğimizi kırmaz bizi oralardan mahrum bırakmazdı. Camileri bizim kendimizin boş bıraktığını gösterdi.
  • Dünya için bir hastalığa karşı olanca önlemi alabiliyorken, ahiret için kılımızı bile kıpırdatmadığımızı ve ahirete iman meselesini sorgulamamız gerektiğini gösterdi.
  • Dünya hayatını kurtaran doktora teşekkür ederken, ahiretini kurtarmaya çalışan imama hakaretler edilmesinin bizdeki dünya ahiret dengesinin hangi yöne kaydığını gösterdi.
  • Nefsimizin ve egomuzun ne kadar şişkin olduğunu; durmadan etrafımızdaki kişileri yargılamamız, bu suçlu, bunun yüzünden, şunun yüzünden diyerek hiç bir meseleyi üstümüze alınmadığımızı ve hep başkalarını suçladığımızı gösterdi.
  • Rüyamda görsem inanmam, cuma günü olacak, namaz vakti olacak, öğle ezanını uykuda kaldığım için duymayacağım ve cuma namazına gitmeyeceğim… rüyada görsem kabus diye yerimden fırlardım… Ama bunun bile gerçek olabilecek kadar herşeyi Bir takdir eden olduğunu anlamamızı sağladı.
  • Münafık karakterlilerin, hak hukuk adalet adı altında her fırsatı değerlendirip nasıl da dine saldırdıklarını ve dinin şiarlarına hakaretvari davranışlarını tekrar ettiklerini gösterdi.
  • Biz müslümanların sağlam olmayan bilgilere hemencecik inandığımızı, Hucurat suresinde anlatılan yolu takip etmediğimizi ortaya koydu.
  • Hele bir de en zoruma gideni ve en çok sinirlerimi bozan; insanların Allah için değil de sırf mikrop bulaşır diye kadın erkek tokalaşmayı bırakmaları oldu. Dirsek tokuşturanları görmek beni deli ediyor: biz ahirete inanmıyoruz diye bangır bangır bağırıyorlar sanki. Bu da çok zoruma gidiyor. Ahirette bir hesap yok ki biz kadın erkek tokalaşınca bize bir zararı olsun, ama dünyada tokalaşırsak mikrop kaparız, belki hasta oluruz, belki de ölürüz. Ama o hesap günü kesin değil gibi (!) orda yasak olan şeyi neden yaptınız diye sorulmayacak gibi (!)

bunlar sadece buraya yazabildiklerim, aklımın yetmediği veya görmediğim daha nice hatalarımız ve gevşekliklerimizi Allah-u Teala bu musibet yoluyla bizlere gösterdi.

Bu dünyada böyle açık şekilde önümüze koyulan meseler ahiret günü tüm delilleri ve belgeleriyle ortaya konulduğunda ne yapacağız? Halimiz nice olacak?

Allah bizleri musibetlerden nasihat alıp kendini düzeltenlerden eylesin. Kıyamet günü gözü şaşkın ve hiçbirşey yapamaz halde bırakmasın.

Nasıl buldunuz? Değerlendirmenizi bekliyoruz.
Değerlendirme için yıldızların üstüne tıklayabilirsiniz.
(1 oy, 5,00/ 5)
Loading...
Kötü Olmuş Eh İşte Ne İyi Ne Kötü Güzel Olmuş Çok Faydalı Buldum

Blogumuzdan Haberdar Olun

Lütfen bekleyiniz...
Yeni yazılarımız yayınlandığında bildirimler almak için e-posta adresinizi girin.

Fikirleriniz Bizim İçin Önemlidir